Ana içeriğe geç

Ergenlerde Öz Güven Gelişimi: Ailelerin Sık Yaptığı 5 Hata

İrem Damla Uncu
İrem Damla Uncu

Çocuk Gelişimci

20 Ekim 2025
Ergenlerde Öz Güven Gelişimi: Ailelerin Sık Yaptığı 5 Hata

Sürekli Eleştirmek ve Kusur Bulmak

Ergenlik kimlik inşasının çok hassas olduğu bir dönemdir. Genç beden, duygu ve düşüncelerinde hızlı değişimler yaşarken bir de aile içinden gelen sürekli eleştiri “Ben yeterli değilim!” mesajını içselleştirmesine yol açabilir. Nöropsikolojik ve gelişim çalışmaları, ebeveynden gelen eleştirinin ergenlerde olumsuz duygulanımı ve kendilik algısında bozulmayı tetikleyebileceğini, eleştirinin sıklığı ve tonu arttıkça, ergenin günlük ruh halinde ve kendi değer algısında belirgin düşüşler görülebileceğini göstermektedir. Bu durum uzun vadede kaygı, karamsarlık ve olumsuz düşüncelerde takılmalara sebep olabilmektedir.

Pratik olarak ne yapılmalı? Eleştiriyi tamamen kaldırmak yerine biçimini değiştirebilirsiniz. “Hata yaptın!” demek yerine “Bu konuda zorlandığını görüyorum. Birlikte çözüme ulaşmayı deneyebiliriz?” gibi süreç odaklı, çabayı ve öğrenmeyi vurgulayan geri bildirimler verebilirsiniz. Küçük kazanımları yüksek sesle fark etmek (ör. “Bu sefer daha planlısın”) ergenin kendi ilerlemesini görmesini sağlar ve benlik değerini güçlendirir. Araştırmalar, yapıcı ve destekleyici geri bildirimle olumsuz düşüncelerde takılmaların ve olumsuz duygu durumunun azaldığını gösteriyor.

Kıyaslamak

Ebeveynlerin sık başvurduğu “Bak şu çocuk ne yaptı?” veya “Ben senin yaşındayken…” şeklindeki kıyaslamalar, ergenin benlik algısını dışsallığa bağlar. Değerini başkalarının performansına göre ölçmeye başlar. Sosyal psikoloji çalışmaları, ebeveynlerin yaptığı yukarı yönlü sosyal kıyaslamaların (başkasıyla üstünlük/eksiklik karşılaştırması) gençlerde düşük özsaygı ve motivasyon kaybına sebep olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca kıyaslamaya maruz kalan gençler, kendi yeteneklerini keşfetme ve içsel motivasyonunu geliştirme fırsatını yitirmektedir.

Çocuğunuzu başkasıyla değil, kendi önceki hâliyle karşılaştırmalısınız. “Geçen aya göre daha düzenlisin.” gibi somut ve dönüştürücü yorumlar hem motivasyonu hem de içsel kontrol hissini artırmaktadır. Ayrıca aile içinde başarı öykülerini “kazanılan çabalar” üzerinden konuşmak çocuğun öz yeterlilik inancını destekler. (Çaba yetenek söyleminden üstündür.)

Aşırı Koruyuculuk

Aşırı koruyuculuk iyi niyetle başlasa da ergenin psikolojik temel ihtiyaçlarını, özellikle özerklik ve yeterlilik duygusunu zayıflatmaktadır. Sistematik incelemeler ve uzunlamasına araştırmalar gösteriyor ki her sorunu ebeveynin çözmesi gençte karar verme becerilerini köreltmekte, risk alma ve sorun çözme tecrübesini engellemektedir. Bunun sonucunda kaygı bozuklukları ve daha düşük öz yeterlilik algısı görülebilmektedir. Özetle, fazla müdahale gençlerin öğrenme yoluyla kendine güven geliştirmesini engellemektedir.

Ne yapmak daha sağlıklı olur: Güvenli sınırlar koymak ve aynı zamanda yaşına uygun sorumluluklar vererek “yapmasına izin vermek” gerekmektedir. Hataları tamamen engellemek yerine, hata yaptığında yanında olmak, sorunu çocuğa kendi çözmesi için rehberlik etmek, öğrenme ve öz güven için en faydalı yoldur. Çalışmalar, özerklik destekleyen ebeveynliğin ergenlerde daha iyi psikolojik iyi oluş ve dayanıklılıkla ilişkili olduğunu göstermektedir.

Mükemmeliyet Beklentisi

Ebeveynlerin yüksek beklentileri, bir yandan başarıyı teşvik edebilir ama öte yandan “sürekli kusursuz olma” baskısı gençte kronik stres, kaygı ve başarısızlıktan kaçınma davranışlarına yol açabilmektedir. Klinik araştırmalar hem çocuğun hem de ebeveynin yüksek mükemmeliyetçi eğilimlerinin; depresyon, sınav kaygısı, tökezleme durumlarında artış ve hatalara karşı aşırı duyarlılıkla ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Önemli nokta: mükemmeliyetçilik genellikle içsel tatmini baltalar ve denemekten kaçınmaya sebep olur.

Ebeveynler için kolay uygulanabilir yollardan biri, standartlarını “mükemmel” yerine “elinden gelenin en iyisi” olarak belirlemek ve başarısızlıkları birer öğrenme fırsatı olarak sunmaktır. Ayrıca başarıyı sadece notlara bağlamamak, çabanın, dayanıklılığın ve gelişimin görünür olduğu konuşmalar yapmak (ör. “Zorlandığın konuyu atlattın, nasıl başardın?”) uzun vadede daha sürdürülebilir öz güven yaratmaktadır. Araştırmalar, başarının anlamlandırılmasının gençlerin ruh sağlığını olumlu etkilediğini gösteriyor.

Duygusal İhtiyaçları Görmezden Gelmek

Ergen sessizleştiğinde veya içine kapandığında bunun “asi” bir tavırdan çok duygusal bir sıkışmışlık olabileceğini unutmayın. Çocuklukta ve ergenlikte duygusal ihmal yani duygusal ihtiyaçların sürekli göz ardı edilmesi uzun vadede depresyon, düşük benlik saygısı, duygularını tanıma/işleme güçlüğü gibi risklerle ilişkilendirilmektedir. Bu ihmal, gençte “duygusal güven” eksikliği yaratmaktadır. Kişi kendini anlaşılmamış, değersiz hissedebilmektedir.

Ebeveynler ne yapabilir? En güçlü adım dinlemektir. Hemen çözüme atlamadan “Bunu duyunca nasıl hissediyorsun?” gibi açık uçlu sorular sormak, empatiyle karşılamak ve duyguyu açıkça adlandırmak (duygulanımı etiketleme) gençlerin kendi iç deneyimlerini düzenlemelerini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca gerektiğinde profesyonel destek (okul psikoloğu, terapist) önerisi utanılacak bir şey değildir, aksine duygusal becerileri güçlendirmek için akıllıca bir hamledir. Araştırmalar, duygusal ihmalin etkilerinin, destekleyici ilişkiler ve terapi ile azaltılabildiğini göstermektedir.

Unutmamak gerekir ki, her ergenin içinde hem çocukluğunun masumiyeti hem de yetişkinliğe adım atan bir gencin karmaşası vardır. Bu karmaşanın içinde yönünü bulmaya çalışırken çoğu zaman en çok güvendiği liman olan ebeveynleriyle de çatışabilir. Oysa siz yetişkinler de bir zamanlar aynı fırtınalı denizlerde yol almaya çalıştınız. Anlaşılmadığınızı düşündünüz, özgürlük istediniz, bazen kendinizi bile tanıyamadınız. Şimdi geriye dönüp baktığınızda, o dönemin duygularını, korkularını ve isyanlarını hatırlamak, çocuklarınıza daha şefkatli yaklaşmanız için en güçlü rehber olabilir. Empati kurmak, onlara güven vermek ve hata yapabileceklerini bilerek sabır göstermek, bu dönemi hem çocuklar hem de siz ebeveynler için daha sağlıklı bir sürece dönüştürür. Unutmayın, ergenlik bir mesafe değil birlikte yürünecek bir yoldur. Sevgi, anlayış ve iletişimle bu yol çok daha kolay aşılır.